Türkiye’de en çok tartışılan konuların başında 2. Abdülhamit gelir. Abdülhamit’in konumu 1980 öncesi sağ-sol ayrışmada başat konulardan biriydi. 12 Eylül darbesinden sonra sol içinde de Abdülhamit’e yönelik farklı görüşler ortaya çıktı.
Zülfü Livaneli’nin son romanıyla tekrar başlayan Abdülhamit tartışmasında farklı fikirler ortaya çıktı.
T24’te Murat Belge Zülfü Livaneli’nin romanında anlattığı Abdülhamit’i makul bularak şöyle yazdı:
“Yakınlarda Zülfü Livaneli’nin sesi işitildi bu “sorunsalın” içinde. Henüz okuyamadım ama izlediğim mesafeden onun da sağduyu çerçevesi içinde bir değerlendirme yapmaya çalıştığı izlenimini ediniyorum. Son olarak ‘Oksijen’in bu sayısında konu hakkında çeşitli değerlendirmeler ve Zülfü’nün kitabından uzunca bir bölüm yayımlandı. Bunlar, daha serinkanlı ve dolayısıyla sağduyulu bir Abdülhamid değerlendirmesinin mümkün olduğunu gösteren olumlu işaretler.”
Murat Belge’nin aksine Aydınlık gazetesinden Cemil Gözel ise kitabı eleştirerek şu ifadeleri kullandı:
“Abdülhamit’in Batıcılığı noktasında hiçbir tartışma yok. Livaneli romanında Abdülhamit’in ne kadar Batıcı oluğunu anlatıyor. Bilinen en genel gerçekleri, edebi bir dille, yeniden üretiyor. Buradaki yenilik şudur: Abdülhamit İttihatçılara göre daha Batıcıdır, dolayısıyla daha soldadır. İttihatçıların Batı ile ilişkisi, demokratik devrimlerin değerleriyle sınırlıydı. Zaten en sonunda Batı ile savaştılar. Tanzimatçı anlamda hiçbir zaman Batıcı olmadılar; Batı’yı taklit etmediler; Batı’da gerçekleşen demokratik devrimlerin değerlerini, ilkelerini ve kurumlarını hayata geçirmekti dertleri. Bunu kısmen başardılar, daha çok başaramadılar. Onların başaramadıklarını Kemalistler başardı.”
Bu iki farklı bakış açısı 1990’larda Mehmet Ali Birand’ın 32. Gün programında Doğu Perinçek, Ertuğrul Kürkçü arasındaki Abdülhamit tartışmasını hatırlattı.